Blog yazılarının nasıl olması gerektiğini pek bilmem; ama videolarda iyi metin yazarım.
Yani umarım siz de iyi olduğunu düşünüyorsunuzdur ya. İyiyim dimi 👉👈
Ehm.
Evet, başlığı yanlış okumadın: Gerçekten hep film yapmak istemişimdir.
Çok küçük yaşımdan beri içimde bir film çekme hevesi vardır. Küçükken oyuncaklarla pek oynamazdım; elimde yalnızca bir sırt kaşıyıcı olurdu.
Tabii o çubuk benim için sadece sırt kaşımak için değildi bazen silah, bazen dönerci bıçağı, bazen otobüs direksiyonu, bazen de kılıç…
Sırt kaşıyıcım her şeye dönüşebilme potansiyeline sahipti. Çünkü ona o potansiyeli veren bir diğer oyuncağım ise hayal gücüme sahiptim.
Konudan fazla uzaklaşmak istemiyorum; ancak o gün elimde sırt kaşıyıcım ile oynadığım her oyun her senaryo benim için bir film sahnesiydi.
o zamanlar ulan şöyle bir film olsa ne keyifli oldurdu BUNU KESİN BEN YAPARIM!
derdim...
Elbette bir işin fikir aşamasının ne kadar kolay ve aslında lafta olduğunu biliyorum. Bana hak veririsiniz arkadaşlar arasında yaptığınız planların kaçını gerçekleştirdiniz ? Yada kaç tanesi oluru olan planlar ? çevremdeki kimse bir kaç olaya gerçeklik perdesinden bakmıyor buna da bir gün değinirim ama şuanlık konumuz bu değil.
Ehm..
film üretmek sağlam bir şekilde ZOR. HEMDE ÇOK SAĞLAM.
Bu yüzden film yapma isteğim, o zamanların en tutkulu isteğim oldu.
Okul hayatım boyunca “İleride ne meslek yapmak istersin?” diye sorduklarında göğsümü gere gere “Yönetmen!” diyebiliyordum. Hem sınıftaki tek bu mesleği isteyenin ben olmanın verdiği minik egomu tatmin etmesi, hem de bu konuda kendimi geliştirmek için yaptıklarımdan ötürü inanılmaz sağlam bir heves sarmıştı bünyemi.
O küçük yaşlarımda filmlerde beni etkileyen sahneleri izleyerek görsel efekt öğrenmek için ilk Photoshop uygulamamı indirdim ve yaptığım ilk efekt, elektrik zımbırtılarıydı.
ve bir şey diyeyim harbi kaliteliydi he.
Sonra Photoshop’un ötesine geçip video editleme dünyasına dalış yaptım. Video düzenlemek benim için aşırı keyifliydi; ev şartlarında kendi filmlerimi yapıyordum.
Babamı zor bela ikna edip beni çekmesini isteyip kendi üzerime efektler uyguluyordum dışarıda sanki yıldırımlar çarpıtıyordum.
Youtubede, Facebookta paylaştığım görsel efektler veya kısa editlerimle İnsanlar içeriklerimi izleyip iyi yorumlar yaptığında, herkesin içten içe bayıldığı o övgü duygusunu en içtenliğimle ben de tadıyordum.
İşte o gün, içerik üretmeye devamlı olarak karar verdiğim anlarımdan birisiydi.
O andan itibaren oyun videolarından felsefe videolarına, vlog’lardan aklıma gelen her türlü içeriğe başladım. Üretmeyenlere üretme potansiyellerinin olduğunu keşfettirdim; çoğu kişiye en başta da kendime gerçekten içerik üretmeyi sevdirdim.
Ben Teurzein.
Belki bir gün, Emre Zorlu’nun yaptığı bir filmi izlediğinizde “Ben bu elemanın bir blog yazısını okumuştum ya laa!” demeniz umuduyla…
Sağlıcakla kalın, seviliyorsunuz.